Sizce konu basketbol ya da farklı branş sporları olduğunda, istisnai örneklerimiz olsa da, ülke olarak geride kalıyor oluşumuzun altında yatan sebep nedir?

Yetenekli sporcu sayımızın az oluşu mu?

Yoksa sağlam bir altyapı ve eğitim sistemimizin olmayışından mı kaynaklı?

80 milyon nüfuslu bir ülkede yetenekli sporcunun az oluşu pek mümkün gözükmüyor. Öyleyse cevap ikinci soruda gizli. Doğru bir eğitim ile yetenekli genç sporcularımızın çok büyük bir kısmını elit sporcular olarak yetiştirebilecekken, işimizi belki de şansa bırakarak çok daha küçük bir kısım ile yetinmeye, hatta övünmeye çalışıyoruz.

İnsanda yeteneği sorgularken analiz edilen dört inceleme alanı mevcut:

  • Anatomi
  • Biyomekanik
  • Fizyoloji
  • Psikoloji

Bu dört alan sporcunun yaklaşık potansiyelini tayin eden, bu yüzden de bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gereken ve sporcuya özelliklerine göre kendini geliştirebileceği ve özelleşebileceği bir yön belirleyen temel alanlar olarak öne çıkıyor. Anatomi yapısal boyutu, biyomekanik hareket kapasitesini, fizyoloji kuvvet, sürat, dayanıklılık gibi özellikleri, psikoloji ise motivasyon, kararlılık, yaratıcılık gibi özellikleri işaret ediyor. Yapılan ölçümlerde çıkan sonuçlar ihtiyaç farklılıklarına göre branşlarla eşleştiriliyor ve sporcuya elit seviyeye erişebileceği bir yön haritası tayin ediliyor.

İki farklı branştan iki sporcuyu örnek alalım: Michael Phelps ve Naim Süleymanoğlu. İki sporcu anatomi, biyomekanik ve fizyolojik faktörler açısından birbirinden çok farklı. Michael Phelps’in özellikleri onu yüzme branşında en iyisi olmak adına avantajlı kılarken, Naim Süleymanoğlu halter branşında en üst seviyelere geldi. Aynı zamanda mental açıdan dayanıklı olmaları, devamlı kendilerini motive edebilmeleri de elit seviyeye gelebilmelerinin büyük bir parçasıydı.

Fakat eğitimsiz, saf yetenekle en iyisi olmak mümkün mü?

Korkarım ki hayır. Eğer sporcunun önünde potansiyelini en üst noktaya götürecek bir yol haritası olmazsa, bir süre sonra yeteneklerine rağmen kaybolması ve spor yapma arzusunu yitirmesi muhtemel olacaktır. Ayrıca sakatlıklar açısından risk faktörü de büyüyecektir.

Doğru eğitim, sporcunun yeteneği ile ilgili keşfedilen her detayın bilgi ile keskinleştirilmesini, sporcunun potansiyeline, dolayısıyla kendisine duyduğu özgüvenin artmasını, branş alanında kendisine verilen görevleri daha net ve verimli bir şekilde ortaya koymasını sağlayacaktır. Büyüme ve olgunlaşma evrelerine göre plan ve program yapmak, sporcuya doğru zamanda doğru eğitimi vermek elit sporcu olma yolundaki olası riskleri de ortadan kaldıracaktır.

Bu yüzden yetenek seçimi altında yapılan ölçümler asla bir defalık olmamalı. Planlanan her evrede eğitmenin ve sporcunun neyle karşı karşıya olduğunu bilmesi, verileri karşılaştırabilmesi, risk değerlendirmesi yapabilmesi ve bir sonraki adımın buna göre şekillendirilmesi için sporcunun gelişimi boyunca tüm veriler kayıt altına alınmalı. Ayrıca bunları yapabilecek geçerli bilgiye sahip, bilimi o bilgiye ulaşmada aracı olarak kullanan, nitelikli eğitmen yetiştirme konusunda adım atılması da bir diğer elzem nokta.

Bütün bunlar düşünüldüğünde, ülkemizde neden elit sporcu yetiştirmekte bu kadar zorlanıyoruz sorusunun cevabı da çok daha net görülebilir hale geliyor.

[1] SERKAN KARAYEL, Science of Sports, Yöntem Üzerine Sohbet B02: Yetenek Seçimi P02”Yetenek Var mıdır Yok mudur?”

[2] SERKAN KARAYEL, Science of Sports, Yöntem Üzerine Sohbet B02: Yetenek Seçimi P03”Yetenek Seçimi Önemli mi?”

[3]WOLSTENCROFT, E., 2002, Talent identification and development: an academic review, a report for sportscotland by The University of Edinburgh, Sportscotland, Edinburgh, 185060-418-5