Altyapı, dolayısıyla ”çocuklar”, spordaki en büyük kaynağımızdır. Çocuk saf bir enerjiye sahiptir, yaratıcıdır ,fakat henüz fiziksel ve mental gelişim aşamasında olduğu için yolunu kendi başına tayin etmekte zorlanabilir. Bu yüzden bir yön gösterene ihtiyaç duyar. Basketbolda da yön göstericiler ”altyapı koçları”dır. Gelişim aşamasında olan bireylerle çalıştıkları için de plan ve yöntemleri A takım antrenörlerinden farklı olmalıdır.

Bu farklılığı yaratmak için de sportif bilginin yanında çocukların fiziksel ve mental gelişimleri hakkında bilgi sahibi olmalıdırlar. Doğru bilgi, doğru eğitimin yolunu açar. Oyuncular kendilerini tanıdıkça ve karakterleri yavaş yavaş şekillendikçe bunu oyunlarına entegre ederler. Dolayısıyla oyun karakterleri, ileride profesyonel spor hayatlarını etkileyecektir. Tabi ki günümüzde etkisini yitirmiş metotlar ve yanlış bilgi birikim sebebleriyle çocuklar spora olan ilgilerini yitirmekte ve erkenden bırakabilmekte ya da sakatlıklar sebebiyle profesyonel oyunculuk şansını kaybetmektedirler.

Örneğin; basketbolda ”şut” tek başına bir anlam ifade etmez. Bu hareket sporcunun bedeniyle bir bütündür. Bedenin sağlığı otomatik olarak ”şut” tekniğini ve verimliliğini etkiler. Sadece teknik, sporcunun ilerlemesinde yeterli olmayacaktır. Düzgün bir biçimde gelişiminin sağlanması ve olabilecek en az sakatlık riski için koçlar oyuncuyu dolayısıyla ”çocuk” yapısını ve gelişimini anlamalı, ona göre sürdürülebilir ve amaca uygun bir plan yaratmalı ve uygulamalıdır.

Peki bunca yıldır basketbolu kendisinden öğrendiğimiz, beraber çalışarak yöntemlerini benimsediğimiz insanlarla olan bağımız? Basketbol değiştikçe ve geliştikçe onlardan aldığımız bilginin daha az uyumlu ya da direk uyumsuz olması ve bu konuda bildiklerimizi yenilemek, fikirlerimizi ortaya koymak onlara saygısızlık mıdır? Değişmeyen tek şey değişimdir ve bu gerçek benimsenmediği sürece geride kalmaya mahkumuz. Bunun bizi yetiştiren, eğiten insanlara karşı saygı ve sevgimizle, verdiğimiz değerle bir ilgisi yok. Dolayısıyla bilimsel açıdan kanıtlanmış, akla yatkın ve güncel bilgiyi görmezden gelmek, yetiştirilen sporcuların oyunun akışından kopmasına neden olacaktır. Kabullenmek zorunda olmadığınız tek şey basketbolun doğasına aykırı olanlardır. (Takım oyunu yerine aşırı bireyselliğin teşvik edilmesi gibi)

Koç olarak kendinizdeki ve spordaki değişimi benimsediniz, ilerlemeye ve gelişmeye hazırsınız. Peki kurulu sistemden ne kadar destek görebilirsiniz? Sistemin içerisindeki bireylerin değişimi algılayış şekli ve hali hazırda sahip oldukları hedeflere bağlı olarak değişiklik gösterir. Sporcularınıza ilerlemeye açık bir çevre yaratmak, ancak bağlantılı olduğunuz sistemin doğru algılayışı ve sizinle aynı hedefleri benimsemesi ile mümkün olabilir.

İkinci bir konu ise, sistemin sporculara, özellikle de koçlara gösterdiği ve kattığı değer. Spor dahil tüm alanlarda çalışan insanlar ancak değer gördüklerinde, teşvik edildiklerinde ve sevdikleri işe verdikleri emeğin karşılığını aldıklarında yüksek bir motivasyona ve kararlılığa sahip olurlar, bunu da çalıştıkları sporculara yansıtırlar. Unutulmaması gereken en önemli şey, sporcu olmadan spor olamayacağıdır. Bunun için de nitelikli eğitmenler yetiştirebilmek ve onları nitelikli sporcular yetiştirmek adına teşvik etmek, doğru noktada yatırım yapmak önem teşkil edecektir.

REFERANS

[1] SERKAN KARAYEL, Science of Sports, Yöntem Üzerine Sohbet B01: Yetenek Seçimi P02